Under category | SEVGİLİ İLE BİR GÜN | |||
Creation date | 2013-09-14 19:51:40 | |||
Hits | 6639 | |||
Share Compaign |
Namaz onun gözünün nûru, huzuru ve sıkıntı anlarındaki sığınağı idi.[1] Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namaza kalktığı zaman misvakı ağzında oynatırdı.[2] Sütreye doğru namaza durur ve ona yaklaşırdı.[3] Önüne sütre olarak mızrağı koyar ve ona doğru namaz kılardı.[4] Namaz kılan kişiye önünden kimsenin geçmesine izin vermemesini ve bunu engellemesini emrederdi.[5] Kıbleye yönelir, sonra ellerini omuz hizâsına kadar kaldırarak (Allahu Ekber) derdi.[6] Bu esnada parmakları açık, kulaklarının yanında ve avuç içi kıbleye yöneliktir.[7] Sonra sağ elinin avucunu, sol elinin üzerine gelecek ve göğsünün üstüne koyardı.[8] Secde yerine bakar ve namazdan çıkıncaya kadar secde yerinden gözünü ayırmazdı.[9]
Sonra namaza şu duâ ile başlardı:
(( اَللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ، اَللَّهُمَّ اغْسِلْنيِ مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ، اَللَّهُمَّ نَقّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الأَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ.))
"Allahım! Doğu ve batının arasını uzaklaştırdığın gibi, beni de günahlarımdan uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi,beni de günahlarımdan temizle. Allahım! Beni günahlarımdan kar, su ve dolu ile arındır (temizle)."[10]
Sonra istiâze eder ve şöyle derdi:
(( أَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَ نَفْخِهِ وَ نَفْثِهِ.))
"Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytandan, onun vesvesesinden,küfre götüren kibrinden ve sihirinden, hakkıyla işiten ve bilen Allah’a sığınırım."[11]
Sonra besmeleyi sessiz olarak çekerdi.[12]
Fâtiha sûresini okuduğu zaman, âyetlerin arasında durarak kesik kesik okurdu.
ﮋ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﮊ
(Elhamdulillahi Rabbi'l-Âlemîn) âyetini okur, sonra durur. Sonra:
ﮋ ﭛ ﭜ ﭝ ﮊ
(er-Rahmân'ir-Rahîm) âyetini okur, sonra durur. Sonra:
ﮋ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﮊ
(Mâliki yevmi'ddîn) âyetini okur ve sûrenin sonuna kadar bu şekilde okurdu.
Kıraatının tamamında âyet sonlarında bu şekilde durur, bir sonraki âyetle bitiştirerek okumazdı.[13] Kıraatını uzatarak okurdu.[14] Fâtiha sûresini okuyup bitirdiği zaman sesli olarak ve sesini uzatıp "âmîn" derdi.[15] Âmin demesi,meleklerin âmîn demesine denk gelen kimsenin geçmiş (küçük) günahlarının bağışlanacağını söylerdi.[16] Sabah namazının farzında, Fatiha’dan sonra “tıval-i mufassal” denilen kısa âyetli uzun sûreleri (Kâf sûresinden Murselât sûresine kadar olan sûrelerden) okurdu.[17] Sabah namazının farzında altmış ile yüz âyet arasında okurdu.[18] Bazen de uzun âyetli sûrelerden okurdu.[19] Cuma günü sabah namazının farzının birinci rekâtında “Secde” sûresini, ikinci rekâtında ise, “İnsan” sûresini okurdu.[20] Öğle namazının farzının ilk iki rekâtının her birinde otuz âyet, son iki rekâtının her birinde on beş âyet veya bunun yarısı;ikindi namazının farzının ilk iki rekâtının her birinde on beş âyet, son iki rekâtının her birinde bunun yarısı kadar okurdu.[21] Öğle ve ikindi namazının farzının son iki rekâtında bazen sadece fâtihayı okurdu.[22] Bazen okuduğu âyetleri onlara işittirirdi (sahâbenin işiteceği şekilde okurdu).[23] Akşam namazının farzında bazen “kısar-ı mufassal” denilen kısa âyetli kısa sûreleri[24] (Duhâ sûresinden Nâs sûresine kadar olan sûrelerden), bazen de Tur ve A'râf gibi uzun sûreleri okurdu.[25] Yatsı namazının farzında ise, “Evâsit-ı Mufassal” denilen kısa âyetli orta sûreleri okurdu.[26]
Kıraatı bitirdiği zaman ellerini kaldırır, tekbir alır ve rükûa varırdı.[27] Rükûda iken ellerini dizlerine koyar,[28] sanki onları tutuyormuş gibi kavrar,[29] parmaklarının arasını açar,[30] dirseklerini yanlarından uzaklaştırır,[31] sırtını yayar ve düzleştirir,[32] başını kaldırmaz, indirmez, bu ikisinin arası bir durumda tutardı.[33]
Rükûda iken üç defa şöyle derdi:
(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ.))
"Büyük Rabbimi bütün noksanlıklardan tenzih ederim."[34]
Bazen bunu daha fazla tekrarlar, bazen şunları ilâve ederdi:
(( سُبُّوحٌ، قُدُّوسٌ، رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ.))
"Rükû ve secdem her türlü noksanlıklardan, ortak edinmekten, ulûhiyete ve yaratana lâyık olmayan şeylerden uzak ve temiz olan, meleklerin ve Rûh'un Rabbi (Allah) içindir."[35]
(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَبِحَمْدِكَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ.))
"Rabbimiz olan Allahım! Sana hamd ederek, seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim.Allahım! Beni bağışla."[36]
Bu duâyı rükû ve secdesinde çokça tekrarlardı.
Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Dikkat edin! Ben, secde veya rükûda Kur'an okumaktan men edildim. Rükûda iken Rabbi yüceltin, secdede ise çokça duâ etmeye çalışın. Çünkü rükûda yapılan duâ, sizin için kabul edilmeye daha layıktır."[37]
Sonra:
(( سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ.))
"Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul etti."
Diyerek belini rükûdan doğrulturdu.Doğrulurken ellerini kaldırır ve ayakta iken:
(( رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ.))
"Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır." derdi.[38]
Bu duâyı bazen vav’sız söyler, bazen başında “Allahumme” ile birlikte, bazen de bu lafız olmadan söylerdi.[39]
Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"İmam 'semiallahu limen hamideh' dediğinde 'Allahumme Rabbenâ lekel- hamd' diyen kimsenin sözü meleklerin sözüne denk gelirse,geçmiş (küçük) günahları bağışlanır."[40]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- daha sonra:
(( حَمْداً كَثِيراً طَيِّباً مُبَارَكاً فِيهِ.))
"Riyâdan uzak ve bereketi kesilmeyen çokça hamd.." diyenin bu ilâvesini tasdik etmiş ve şöyle demişti :
"Otuz küsur melek gördüm ve bu sözü ilk önce hangimiz yazarız diye yarışıyorlardı."[41]
Bazen de şu ilâveyi yapardı:
((مِلْءَ السَّمَاوَاتِ وَمِلْءَ الأَرْضِ وَمِلْءَ مَا شِئْتَ مِنْ شَيْءٍ بَعْدُ.))
"Gökler dolusu, yer dolusu ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca hamd sanadır."[42]
Sonra tekbir alır ve secdeye varırdı.[43] Secdede burnunu ve alnını yere yerleştirir,[44] avuçlarına dayanır, onları yere yayar,[45] parmaklarını kapatır, onları kıbleye yöneltir,[46] omuzları hizâsında,[47] bazen kulakları hizâsında bulundururdu.[48] Dizlerini ve ayak parmaklarının uçlarını yere yerleştirir[49] ve ayak parmaklarını kıbleye yöneltirdi.[50] Baldırları ile bacaklarının ve karnının arasını açardı ve koltuk altlarının beyazı arkasından görününceye kadar kollarını yanlarından uzaklaştırırdı.[51]
Secdesinde üç defa şöyle derdi:
(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الأَعْلَى.))
"Yüce olan Rabbimi bütün noksanlıklardan tenzih ederim."[52]
Bazen bunu daha fazla tekrar eder ve rükûda zikrettiğimiz duâları da söyler ve şöyle duâ ederdi:
(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ ذَنْبِي كُلَّهُ، دِقَّهُ وَجِلَّهُ، وَأَوَّلَهُ وَآخِرَهُ، وَعَلانِيَتَهُ وَسِرَّهُ.))
"Allahım! Günahlarımın hepsini; küçüğünü ve büyüğünü, ilkini ve sonunu, gizlisini ve âşikarını bağışla."[53]
Ayrıca şöyle duâ ederdi:
(( اَللَّهُـمَّ لَكَ سَجَدْتُ وَ بِكَ آمَنْتُ، وَ لَكَ أَسْلَمْتُ، سَجَدَ وَجْهِيَ لِلَّذِي خَلَقَهُ، وَ صَوَّرَهُ، وَشَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ، تَبَارَكَ اللهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِيَن.))
"Allahım! Sana secde ettim, sana îmân ettim ve sana teslim oldum. Yüzüm; kendisini yaratan ve ona şekil veren,onda göz ve kulak açan (Allah)a secde etti. Takdir eden ve şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın bereketi pek çoktur."[54]
(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَ بِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَ أُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ.))
"Allahım! Gazabından rızana, cezalandırmandan affına; senden yine sana sığınırım. Sana olan övgüleri sayamam. Sen, kendini övdüğün gibisin." [55]
O şöyle buyururdu:
"Kulun Rabbinin rızâsına ve ihsanına en yakın olduğu an, secde halidir. O halde secdede çokça duâ edin."[56]
Sonra tekbir getirerek başını secdeden kaldırır,[57] oturup doğrulur,sol ayağını yere yayar ve üzerine oturur, sağ ayağını parmakları kıbleye gelecek şekilde diker,[58] avuçlarını baldırlarının veya dizlerinin üzerine koyardı.[59]
İki secde arasında şu duâyı okurdu:
((اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ، وَ ارْحَمْنِي،وَ اهْدِنِي، وَاجْبُرْنِي،وَ عَافِنيِ وَ ارْزُقْنيِ،وَ ارْفَعْنيِ.))
"Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni doğru yola ilet, beni islah eyle, bana âfiyet ver, bana rızık ver ve beni yücelt."[60]
Bazen de şöyle derdi:
(( رَبِّ اغْفِرْ ليِ، رَبِّ اغْفِرْ ليِ.))
"Rabbim! Beni bağışla. Rabbim! Beni bağışla." [61]
İki secde arasında yaklaşık bir secde süresi kadar otururdu.[62] Sonra tekrar secdeye varır ve birinci secdede yaptığının aynısını yapar,sonra elleriyle yere dayanarak ikinci rekâta kalkardı.
Teşehhütteki oturuşuna gelince sağ elini, sağ baldırının veya sağ dizinin üzerine koyar, başparmağından sonraki işâret parmağı ile kıbleye doğru işâret eder,[63] hareket ettirerek onunla duâ eder,[64] bakışını ona diker,[65] sağ elinin diğer bütün parmaklarını kapatır[66] veya başparmağı ile orta parmağını halka yapar[67] ve sol elini sol baldırının veya sol dizinin üzerine parmaklarını yayarak koyardı.[68] Teşehhüdde (yapılan duâlardan birisinde) şöyle duâ ederdi:
(( اَلتَّحِيَّاتُ لِلهِ، وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّـبَاتُ، اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ، السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ. أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.))
"Bütün mülkler, ibâdetler ve güzel sözler, ancak Allah içindir.Ey peygamber! Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.Selâm, bizim ve Allah’ın iyi kullarının üzerine olsun.Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah olmadığına şehâdet ederim. Ve yine Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim."[69]
Sonra birçok şekilde rivâyet olunan duâlardan birisiyle kendisine şöyle salâvat getirirdi:
(( اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ، اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مَحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مَحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ.))
"Allahım!İbrahim’i ve İbrahim’in âilesini meleklerinin yanında methettiğin gibi, Muhammed’i ve Muhammed’in âilesini de meleklerinin yanında methet. Şüphesiz ki sen; çok övülensin, şeref sahibisin. Allahım! İbrahim’i ve İbrahim’in âilesini mübârek kıldığın gibi, Muhammed’i ve Muhammed’in âilesini de mübarek kıl. Şüphesiz ki sen; çok övülensin, şeref sahibisin."[70]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- üçüncü rekâta kalktığı zaman tekbir alır ve ellerini kaldırırdı.[71] Son teşehhüd için oturduğu zaman birinci teşehhüdde yaptığının aynısını yapardı ancak bu teşehhüde teverrük ederek otururdu. Yani sağ ayağını diker[72] ve sol ayağını sağ baldırının ve bacağının altına yerleştirirdi.[73]
O şöyle derdi:
"Biriniz teşehhüdü bitirince, dört şeyin şerrinden Allah’a sığınsın ve şöyle desin:
(( اَللَّهُـمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ وَمِنْ شَرِّ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ.))
"Allahım! Cehennem ve kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden sana sığınırım."[74]
Sonra istediği şekilde duâ etsin.[75]
Ebu Bekir’e -Allah ondan râzı olsun- şu duâyı öğretmişti:
(( اَللَّهُمَّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي ظُلْماً كَثِيراً، وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنوُبَ إِلاَّ أَنْتَ، فَاغْفِرْ ليِ مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ وَ ارْحَمْنِي إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ.))
"Allahım! Ben nefsime çok zulmettim.Günahları ancak sen bağışlarsın. Katından bir mağfiretle beni bağışla ve bana merhamet eyle. Şüphesiz ki sen, çok bağışlayan ve çok merhamet edensin."[76]
Muaz b. Cebel'e -Allah ondan râzı olsun- her farz namazın arkasından şöyle duâ etmesini tavsiye etti:
(( اَللَّهُـمَّ أَعِنِّي عَلَى ذِكْرِكَ، وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ.))
"Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibâdet etmekte bana yardım et."[77]
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in selâm vermeden önceki son duâsı şu idi:
(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ مَا قَدَّمْتُ، وَ مَا أَخَّرْتُ، وَ مَا أَسْرَرْتُ، وَ مَا أَعْلَنْتُ، وَ مَا أَسْرَفْتُ، وَ مَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّي، أَنْتَ الْمُقَدِّمُ، وَ أَنْتَ الْمُؤَخِّرُ لاَ إِلَهَ إِلاَ أَنْتَ.))
"Allahım! İşlediğim günahları, yapmam gerekip de yapmadığım ibâdetleri, gizli ve aşikâr işlediğim, haddi aştığım ve benden daha iyi bildiğin bütün günahları bağışla. Dilediğini kendine itaatte öne alansın, dilediğini de bundan geciktirensin. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur."[78]
Sonra:
"Esselamu aleykum ve rahmetullah" diyerek önce sağına,sonra soluna selâm verirdi. Bu esnada sağ ve sol yanaklarının beyazlığı görününceye kadar başını sağa ve sola çevirirdi.[79]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namazını selâm verip bitirdiği zaman üç defa: "Estağfirullah" der, sonra:
((اَللَّهُمَّ أَنْتَ السَّـلاَمُ وَمِنْكَ السَّـلاَمُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَـلاَلِ وَالإِكْرَامِ.))
"Allahım! Sen Selâm’sın (her türlü ayıp ve noksanlıklardan uzaksın), selâmet sendendir (selâmeti veren de, vermeyen de sensin).Ey azamet ve ikram sahibi! Senin bereketin pek çoktur."[80]
Sonra şöyle duâ ederdi:
(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، اَللَّهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ، وَلاَمُعْطِيَ لِمَـا مَنَعْتَ، وَلاَيَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ.))
"Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır.O, her şeye gücü yetendir. Allahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin mâni olduğuna da verecek hiç kimse yoktur. Makam sahibinin sahip olduğu şeyler, senin yanında kendisine hiçbir fayda vermez."[81]
(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَـمْدُ وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ. لاَحَوْلَ وَ لاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَلاَ نَعْبُدُ إِلاَّ إِيَّاهُ، لَهُ النِّعْمَةُ، وَ لَهُ الْفَضْلُ وَ لَهُ الثَّنَاءُ الْحَسَنُ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَ لَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ.))
"Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, herşeye gücü yetendir. Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır. Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. O'ndan başkasına asla ibâdet etmeyiz. Nimet ve fazilet O’nundur. Bütün güzel övgüler O’nadır. Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Kâfirler hoşlanmasa da dîni (ibâdeti), yalnızca O’na has kılarız."[82]
(( رَبِّ قِنِي عَذَابَكَ يَوْمَ تَبْعَثُ عِبَادَكَ.))
"Rabbim! Kullarını yeniden dirilteceğin günde beni cehennem azabından koru."[83]
O, ümmetine her farz namazdan sonra otuz üç defa “Sübhanallah”, otuz üç defa “Elhamdülillah”, otuz üç defa “Allahu Ekber” demelerini, bunu:
(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَ لَهُ الْحَمْدُ، وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.))
"Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr /Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. Onun her şeye gücü yeter."[84]
Diyerek yüze tamamlamalarını tavsiye etmiş ve bunu söyleyenin deniz köpükleri kadar da olsa günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir.[85] Zikrederken sesini yükseltir[86], tesbihleri eli ile sayardı.[87] Her farz namazın arkasından “Âyetel-Kürsi”yi okuyanı, ölümden başka hiçbir şeyin cennete girmesine engel olamayacağını haber vermiştir.[88] Her farz namazın arkasından İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okumayı emretmiştir.[89]
Sabah namazının farzını kıldığında selâm verince şöyle derdi:
(( اَللَّهُـمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْماً نَاِفعاً، وَرِزْقاً طَيِّباً، وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً.))
"Allahım! Senden, faydalı bir ilim, temiz bir rızık ve kabul olunan bir amel dilerim."[90]
O şöyle söyledi:
"Her kim, akşam ve sabah namazının farzından sonra (namaz kıldığı yerden) ayrılmadan önce diz çökerek on defa:
(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَ لَهُ الْحَمْدُ، يُحْيِي وَ يُمِيتُ وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.))
"Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehul-mülkü ve lehul-hamdu, yuhyî ve yumîtu ve huve alâ kulli şey’in kadîr/ Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, yaşatır ve O, öldürür. Onun, her şeye gücü yeter."
Derse, Allah Teâlâ her biri için ona on sevap yazar,on günahını siler, onu on derece yükseltir, bunlar hoşuna gitmeyen şeylere ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytana karşı kendisi için bir sığınak olur ve şirkten başka hiçbir günah ona zarar veremez.Onun söylediğinden daha fazla söyleyen kimse hariç insanların amelce en faziletlisi olur."[91]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- beş vakit namazı devamlı kılardı. Allah Teâlâ'nın bu namazları kullarına gece ve gündüz olmak üzere farz kıldığını haber vermişti.[92] Allah Teâlâ’nın beş vakit namaz ile kullarının günahlarını sildiğini,[93] güzelce abdest alıp huşu içinde ve güzelce rükû ederek bu namazları edâ edenin büyük günah işlemedikçe bunların kendisinden önceki günahlara keffâret olacağını[94] ve beş vakit namazı terk edenin kâfir olacağını haber vermişti.[95]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namazları mescitte cemaatle kılmaya teşvik ederek şöyle buyurdu:
"Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazının sevabı, evinde ve çarşısında (işyerinde) tek başına kıldığı namazının sevabından yirmi beş derece daha faziletlidir. Çünkü o, güzelce abdest alıp sadece mescitte namaz kılmak için çıkarsa, attığı her adıma karşılık bir derecesi yükseltilir, bir günahı da silinir. Namaz kılarken namazgâhında bulunduğu müddetçe melekler devamlı olarak onun için şöyle istiğfar ederler: Allahım! Onu bağışla.Allahım! Ona merhamet eyle! Namazı beklediği sürece namazdaymış gibi olur."[96]
Mescitte cemaate gelmeyenlerin evlerini yakmayı bile düşünmüş[97] ve şöyle buyurmuştu:
"Kim, yatsı namazını cemaatle kılarsa, sanki gecenin yarısını ibâdetle geçirmiş gibi olur. Kim sabah namazını da cemaatle kılarsa, sanki gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş gibi olur."[98]
İkindi ve sabah namazlarını cemaatle kılan kimsenin cennete gireceğini haber vermişti.[99]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- revâtip (müekked) sünnetlere de devam ederdi.
Nitekim Abdullah b. Ömer -Allah ondan ve babasından râzı olsun- şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’den on rekât namaz öğrendim: İki rekât öğleden önce, iki rekât öğleden sonra, iki rekât akşamdan sonra evinde, iki rekât yatsıdan sonra evinde ve iki rekât sabah namazından önce."[100]
Bazen öğleden önce evinde dört rekât kılardı.[101] Akşam namazının sünnetinde Kâfirûn ve İhlâs sûrelerini okurdu.[102] Sabah namazının sünnetinde bazen bu iki sûreyi, bazen de birinci rekâtta Bakara sûresinin 136. âyeti olan şu âyeti okurdu:
ﮋ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮊ [ سورة البقرة الآية :136 ]
"Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbirisi arasında fark gözetmek-sizin inandık ve biz, sadece Allah’a teslim olduk."[103]
İkinci rekâtta ise ile Âl-i İmrân sûresinin 64. âyeti olan şu âyeti okurdu.[104]
ﮋ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮊ [ سورة آل عمران الآية :64 ]
"(Ey Peygamber!) De ki: Ey Ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Allah’tan başkasına ibâdet etmeyelim; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmayalım. (Ey mü'minler!) Eğer onlar (bu güzel dâvetten) yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şâhit olun ki biz müslümanlarız! deyin."[105]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kuşluk namazını kılardı.[106] Bu namazı Ebu Hüreyre’ye -Allah ondan râzı olsun- tavsiye etmiş[107] ve bunun vücuttaki mafsalların (360 eklemin) bir günlük sadakası yerine geçeceğini[108] yani 360 sadakaya denk olacağını söylemişti.O, ikindi namazından önce de dört rekât namaz kılar ve bu namazın her iki rekâtının sonunda selâm verirdi (dört rekâtı, iki selâmda kılardı).[109]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştu:
"İkindi namazının farzından önce dört rekât (nâfile) namaz kılana Allah merhamet etsin."[1]
[1] Buhârî
[2] Buhârî
[3] Müslim
[4] Müslim
[5] Müslim
[6] Müslim
[7] Buhârî
[8] Sahîh-i Ebî Dâvud
[9] Beyhakî ve Hâkim rivâyet etmişler, Elbânî de 'hadis, sahihtir' demiştir.
[10] Buhârî
[11] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[12] Buhârî
[13] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[14] Buhârî
[15] Buhârî
[16] Buhârî
[17] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[18] Buhârî.
[19] Müslim
[20] Buhârî
[21] Müslim
[22] Buhârî
[23] Buhârî
[24] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[25] Buhârî
[26] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[27] Buhârî
[28] Buhârî
[29] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[30] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[31] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[32] Buhârî
[33] Müslim
[34] Elbânî: Sahîh-i İbn-i Mâce
[35] Müslim
[36] Buhârî
[37] Müslim
[38] Buhârî
[39] Buhârî
[40] Buhârî
[41] Buhârî
[42] Müslim
[43] Buhârî
[44] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[45] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[46] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[47] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[48] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[49] Beyhakî rivâyet etmiş, Elbânî de 'hadis, sahihtir' demiştir
[50] Buhârî
[51] Buhârî ve Müslim
[52] Elbânî: Sahîh-i İbn-i Mâce
[53] Müslim
[54] Müslim
[55] Müslim
[56] Müslim
[57] Buhârî
[58] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[59] Müslim
[60] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud ve Tirmizi.
[61] Elbânî: Sahîh-i İbn-i Mâce
[62] Buhârî ve Müslim
[63] Müslim
[64] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[65] Müslim
[66] Müslim
[67] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[68] Müslim
[69] Buhârî
[70] Buhârî
[71] Buhârî
[72] Buhârî
[73] Müslim
[74] Müslim
[75] Elbânî: Sahîh-i Nesâî
[76] Buhâri
[77] Elbânî: Sahîh-i Ebî Dâvud
[78] Müslim
[79] Müslim
[80] Müslim
[81] Buhâri
[82] Müslim
[83] Müslim
[84] Müslim
[85] Müslim
[86] Buhârî
[87] Elbânî: Sahîh-i Tirmizi
[88] Elbânî, Sahîh-i'l-Câmi' adlı eserinde 'hadis, sahihtir' demiştir.
[89] Elbânî: Sahîh-i Ebî Davud
[90] Elbânî: Sahîh-i İbn-i Mâce
Previous article
Next article